9 Ocak 2010 Cumartesi

Bölüm 7

“ Sakın kafanı kaldırma!” Beni çok sert bir şekilde peşinden sürüklüyordu. Canım yanmıştı. Ama şu anda ona hiçbir şey söylememem en doğrusuydu. Hemen bir taksiye atladık. Taksiciye adresi söyledi. Eve geldiğimizde hiçbir şey söylemeden dairesinin kapısını çarparak kapattı. Bu kadarı da fazlaydı. Böyle kaba davranmasına gerek yoktu. Hem sabah benimle koşmayı o istemişti. Çok sinirlenmiştim. “ İyi, sen bilirsin. Aptal! “ diye bağırdım ve tüm gücümle kapıyı çarptım.
Daha üzerimi çıkarmamıştım ki kapım çaldı. Açmadım. “ Hey orada olduğunu biliyorum. Bak çok özür dilerim. Lütfen beni anlamaya çalış.” Hala kapıyı açmadım. “ Lütfen.” Diye yalvardı. Kapıyı hafifçe araladım. “ Ne istiyorsun Rob? Yeterince kaba davranmadığın için özür dilemeye mi geldin! Üzgünüm, özrün kabul EDİLMEDİ!” kapıyı kapatmaya çalıştım ama ayağını araya koyarak bana engel oldu. Kapıyı açtı ve içerdi girdi. Ardından kapattım.
“Evet seni dinliyorum.” “Lütfen sadece birkaç saniye olaya benim açımdan bak. Ben ortalıkta görünmemek ve basına hakkımda malzeme vermemek elimden gelen her şeyi yapıyorum. Bunca aydır bunu başarmışken bir anda yanımda bir kızla yakalanıyorum. Bunun peşinden gelebilecek dedikoduları tahmin edebiliyor musun? Ben bunlara alışığım, peki ya sen? Sence bunları kaldırabilir misin? Her gün sana yüzlerce soru soran insanlarla nasıl başa çıkacaksın. Bak bunu en kısa nasıl söylerim bilmiyorum…”
Burada neler oluyordu en ufak bir fikrim bile yoktu. Ama yüz ifadesine bakılırsa bu konuşmanın yönü hiç de iyi yönde ilerlemiyordu. “ Devam et, dinliyorum” dedim. ‘ Bu çok kötü.’ Diye çığlık attı içimdeki ses. “Bak… hayatını mahvetmek istemiyorum. Bu yüzden daha fazla görüşmesek iyi olur. Üzgünüm Melanie, lütfen benden nefret etme.” Tamam. Bu her şeyden daha ağır gelmişti. Gözyaşlarımın akmasına izin verememeliydim. “ Git buradan.” Sesimi kızgın çıkarmaya çalışmıştım ama titremesine engel olamamıştım.
O sessizce arkasını dönüp giderken gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Kendimi yatağıma atıp hıçkıra hıçkıra ağladım. 5 gün içinde bir insanın kalbi kaç kere kırılıp tamir edilebilirdi ki. Ve benim kalbim bu sınırı aşmıştı. Bir daha asla ama asla kalbimin kırılmasına izin vermeyecektim. Ve saçma hayaller yüzünden depresyona girmeyecektim. Hemen şimdi dışarı çıkıp günün tadını çıkaracaktım. Artık Robert Pattinson defterini kapatıyordum. Hemde sonsuza kadar.
Aynada kendi görüntüme baktım. Gözlerim ağlamaktan kızarmıştı. Burnumun ucu da öyle. Oldukça komik görünüyordum. Bundan sonra ağlamamaya söz verdim. Yüzümü yıkayıp evden çıktım. Cüzdanımı yanıma aldığıma çok sevinmiştim. İçine baktım. Yaklaşık 500 dolar kadar para vardı. Los Angeles için az bir miktardı ama yinede bana alışveriş için yeterdi. Gördüğüm ilk mağazaya girdim. İhtiyacım olan yada olmayan her şeyi satın aldım. Paramı tamamen harcadığımda içimdeki sıkıntıdan da kurtulmuş olduğum gibi bir hisse kapıldım. Bazen normal kızlar gibi hissetmek güzeldi.
Eve döndüm. Maillerimi kontrol ettim. Annemler yarın sabah evde olacaklardı. Toplantıları erken bitmişti. Ve bir ay sonra Londra’ya taşınmış olacaktık. Her şey bitmiş olacaktı. Buradan ayrılırken ona veda etmem gerekmeyecekti. Çünkü o beni istemiyordu. Artık düşünmem gereken tek kişi Josephine’di. Bensiz çok sıkılacaktı. Bu sırada cep telefonum çaldı. “ Bayan Melanie, ben OK dergisinden Cathrine Powell, size birkaç soru sormak istiyorum.” Ah, olamaz. Bu kadar çabuk mu öğrenmişlerdi. “ Bakın, bana sormanız gerek sorular her neyse, verecek cevabım yok. Lütfen beni daha fazla rahatsız etmeyin.”
Televizyonda her ne kadar izleyecek bir şey olmasa da karşısına geçtim. Magazin programlarına göz atmaya karar verdim. E! Kanalında haberler başlamıştı. Yine mi Rob! Kanalı değiştirecekken ekranda kendimi görünce dondum. Habere yorum yapan kadın, benim hakkımda Robert Pattinson’un esrarengiz sevgili olarak bahsediyordu. Hah. Şimdi bu haberi izleyen yüzlerce kız benden nefret etmeye başlamıştır diye düşündüm. Ama şu andaki durumumuzu bilseler sevinç çığlıkları atarlardı. Halime acıdım.
Hava iyice karardıktan sonra yalnızlık duygusuyla beraber sabah alışverişle attığım sıkıntı duygum içimdeki yerime geri geldi. Bu kez duygularımdan sıyrılmak yerine onların beni ele geçirmesine izin verdim. Gözlerimi sıkı sıkıya kapattım. Yaklaşık bir saat sonra kapının sesi yüzünden uyandım. Biri hafif hafif kapıya vuruyordu. Kalktım. Gözlerimi ovuşturarak kapıyı açtım. Robert karşımda duruyordu. Bu kez daha ne yapıp kalbimi kıracaktı acaba. Derince bir nefes aldım. “ Ee, Robert, bu kez ne istiy…” cümlemi bitirmeme izin vermemişti…

Hiç yorum yok: