5 Ocak 2010 Salı

Bölüm 3

Aklımın başımda kalan kısmıyla marketten aceleyle alışverişimi yapıp eve koşarak döndüm. Olanları Josephine’e anlatmak için sabırsızlanıyordum. Anlattığımda ya bana inanamayacaktı ya da bu olayla ilgili 3 saatlik bir sorguya çekecekti.
Eve geldiğimde her zaman alışık olduğum manzarayla karşılaştım. Annem ve babam eşyalarını toplamışlar beni bekliyorlardı. Bu duruma aşina olduğum söylenebilirdi. Babamın acilen katılması gereken bir toplantı zinciri aniden ortaya çıkar, 2 saat sonraki uçağa yetişmek için evden apar topar ayrılırlardı. Sanırım o anlardan biriydi bu da.
Annemin yanına gidip sarıldım. ‘’ Bu sefer ne kadar kalmanız gerekecek? Sizi her seferinde çok özlüyorum. Çabuk dönmeye çalışın.’’ Dedim. Annemin bakışları değişti. Babamla göz göze geldiler. ‘’ Eee? Neler oluyor? ‘’ diye sordum. Babam boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. ‘’ Sanırım yakın bir zamanda buradan taşınmak zorunda kalacağız. Yeni bir ülke bizi bekliyor gibi görünüyor. Yeni görev yerimin belli olması için gidiyoruz. Seninle sık sık haberleşiriz. Bu sefer biraz daha uzun kalabiliriz. ‘’ Şaşırmıştım. Bu olayın bir gün olacağını biliyordum ama bu kadar çabuk beklemiyordum. ‘’ Bu kadar çabuk mu? Yani.. ben daha yeni alışmıştım. Hem burayı çok seviyorum. Biraz daha uzatamaz mısın süreyi? Bahane öne sürsen yada .. Bir şeyler yapabilirsin! ‘’ Annem bu tepkime şaşırmıştı. Genelde Josephine’le vakit geçirmediğim zaman suratım asık olurdu ve benim buradan nefret ettiğimi düşünürdü. Aslında haklıydı. Buradaki insanlar gereğinden fazla zengindi ve bana çok havalılardı. – Biri hariç tabii ki. Ve onu düşündüğüm zaman suratım hiç de asık değildi. - Bu düşünceyi sonraya sakladım.
‘’Bir şeyler yapmaya çalışırım. Uçağa yetişmemiz gerekiyor.’’ Dedi babam. Sonra her ikisi de evden çıktı. Daha 20 saniye geçmemişti ki annem geri geldi. Kapıyı kapattı. ‘’ Son 2 gündür sende bir değişiklik var. Çok mutlusun ve sürekli gözün dışarıda. Sanırım karşı komşumuzu keşfettin! Unutma o senin için fazla yükseklerde. Ve senden büyük! ‘’ . ‘’ Hayır benden sadece 2 yaş büyük .’’ Bu kadın bazen 19 yaşında olduğumu unutuyordu. ‘’ Her neyse, sanırım uyarımı anladın. ‘’ Bana sıkıca sarıldı. Tam kapıdan çıkarken tekrar arkasını döndü. ‘’ Bu kez ne var? ! ‘’ diye söylendim. Gülümsedi. ‘’ Seni seviyorum kızım. ‘’ dedi ve çıktı.
Genelde toplantıları en fazla 1 hafta sürerdi. Bu sefer daha uzun sürecek derken neden bahsediyordu acaba? Bir anda aklıma daha sonra düşünmek için ayırdığım düşünce geldi. Bu düşünceyle beraber annemlerin uzunca bir süre orada kalmalarını diledim. Hemen telefonumu cebimden çıkardım. Mesajlar bölümüne girip buradaki tek dostumun numarasını tuşladım. ‘’ Hey Jo, bizimkiler penguenlere gitti. Evdeyim ve sana anlatmam gereken harika ve harika ve harika bir olay var.! ‘’ yazıp gönderdim.- Penguenlere diyorum, çünkü oradaki herkes kibarlık kırılma derecesinde ve smokin giyiyor.- Mesajı gönderdikten 30 saniye kadar sonra cevap geldi. ‘’ Kapıdayım ve çatlıyorum. ‘’ Güldüm. Kapıyı açtım .
‘’ Ee anlat bakalım. Neymiş bu harika ve harika ve harika olan şey?’’ ‘’ Önce kahvaltı yapalım. Yavaş yavaş anlatırım.’’ Diye sızlandım. Bana meraklı gözlerle bakıp içeri girdi. Kapıyı kapattım ve mutfağa girip aceleyle bir şeyler hazırlamaya koyuldum. ‘’Aç değilim! ‘’ diye bağırdı içeriden. Daha sormamıştım bile!. Eğer yemek yeseydi her şey benim için daha kolay olurdu. Ağzı dolu olduğunda bana soracak birkaç milyon sorusundan birkaç tanesini soramazdı. Hemen tost yaptım ve Jo ‘nun yanına gittim.
Derin bir nefes aldım. Sanırım çok büyük bir hata yapıyordum. İlerideki 2 3 saat sonra çok kuvvetli bir ağrı kesiciye ihtiyacım olacaktı. ‘’ şimdi , ‘’ dedim, ‘’ Öncelikle sakın çığlık atma ve sorularını kendine sakla. ‘’ meraklanmıştı . ‘’ Bu sabah markete giderken O’nunla karşılaştım. Çok çok çok harikaydı. Televizyondakinden yada resimlerinden de harika. ‘’ İç çektim. Onu düşünmek bende garip etkiler yaratıyordu. ‘’ Dur bakalım, kimden bahsediyoruz burada? ‘’ . Şaka mı yapıyordu yoksa gerçekten anlamamış mıydı. Tek kaşımı kaldırarak baktım. Önce güldü. ‘’ Hah, ciddi değilsin! Aman Tanrım sen ciddisin hem de çok! Bana her şeyi anlat ne konuştunuz, nasıldı, ne giymişti, her şeyi her detayı istiyorum.’’ Ah benim korktuğumda buydu.. ‘’ biraz sakin ol lütfen. Ben tam kapıdan çıkıyordum ki arkadan birinin geldiğini duydum. Kapıyı onun için tuttum ve bana teşekkür etti. Sonrada beni markete bıraktı ve ‘ umarım tekrar konuşabiliriz.’ dedi. Hepsi bu. ‘’ tepkisini merak ettim. Bir dakika kadar sessizlik olmuştu. Hala çığlık atmamıştı ve bu beni çok şaşırttı. ‘’ Ee , ne düşünüyorsun? ‘’ . ‘’ Sen bu dünyadaki en şanslı insan olmalısın. Sadece beni gördüğü zaman neden düşman görmüş gibi davrandığını merak ettim.’’ Ona bu konudaki teorimden bahsetmeye karar verdim. ‘’ Onu görünce ne kadar çığlık attın? ‘’ diye sordum. Çok kısa bir süre düşündü. ‘’ Birazcık… Aslında biraz daha fazla yada korkunç bir şekilde bağırmış olabilirim. Ama bunun ne önemi var ki?.’’
Akşamın geri kalan saatlerinde ona teorimi anlattım. Rob’un her mimiğini, gülüşünü değerlendirdik. Bir daha onun karşılaştığım zaman aynı şekilde yine bizim evde buluşup durum değerlendirmesi yapmayı kararlaştırdık.
Sonunda yalnızdım. Jo’dan sonra sessizliği özlüyordum. Hala biraz enerjim kalmıştı. Bende odamda birkaç değişiklik yapmaya karar verdim. İlk olarak bilgisayarımın bulunduğu masayı pencerenin önüne çektim. Böylece onu izlerken yakalanırsam bir bahanem olabilirdi. Sonuçta her insan bilgisayarla biraz vakit geçirir değil mi? Yatağımı ise pencereden en uzak yere götürdüm. Tamam ona deli gibi aşık olabilirdim ama geceler uykusuz kalmak pek de iyi bir fedakarlık değildi.
Tüm işlerim bitince banyo yapmaya karar verdim. Sıcak suyun üzerimde bıraktığı etkiyi her zaman sevmişimdir. Ama uzun uzun banyo yapacak havamda değildim. Hemen saçlarımı yıkadım. Tam banyodan çıkarken kapı çaldı. Ah Jo bu kadar unutkan olmak zorunda mıydı? Eminim onun hayatının merkezi olan cep telefonunu yada her hangi ufak bir ayrıntısını salondaki koltuğun üzerinde unutmuştu. Havluya sarınıp kapıyı açtım..

1 yorum:

Profösör dedi ki...

Okuduk. Yararlndık.